Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu Nedir? – Hukuki Tanım ve Kapsam
- Alaattin Ferhan
- 25 Eki 2024
- 5 dakikada okunur

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, bir kişinin özel hayatına ait bilgilerin, rızası olmadan başkalarıyla paylaşılması, ifşa edilmesi veya gizlice izlenmesi durumunda işlenen bir suçtur. Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesi kapsamında düzenlenen bu suç, kişilerin mahremiyetini ve özel yaşamını koruma altına almayı amaçlar. Bu suçu işleyen kişiler, mağdurun kişisel alanına müdahale ederek, onun özel yaşamına ilişkin bilgi ve görüntüleri izinsiz olarak yayabilir ya da kullanabilir.
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunun Unsurları Nelerdir? – Suçun Gerçekleşmesi İçin Gerekli Şartlar
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun oluşabilmesi için belirli unsurların varlığı gerekmektedir:
Mağdurun özel hayatına yönelik müdahale: Fail, mağdurun izni olmadan onun özel yaşamına ait bilgi, görüntü veya ses kaydı elde etmelidir.
Rızanın olmaması: Mağdur, bu bilgilerin elde edilmesine veya yayılmasına yönelik herhangi bir rıza göstermemiş olmalıdır.
Gizli bilgi paylaşımı: Fail, bu bilgileri izinsiz olarak paylaşmış, yaymış ya da başkalarının erişimine sunmuş olmalıdır.
Bu unsurların varlığı halinde, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu işlenmiş olur ve fail cezai yaptırımla karşı karşıya kalır.
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunun Cezası Nedir? – Türk Ceza Kanunu'na Göre Ceza Miktarları
Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesine göre, özel hayatın gizliliğini ihlal eden kişi, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, suçun görüntü veya ses kayıtları gibi materyallerin izinsiz olarak kaydedilmesi veya ifşa edilmesi durumunda ceza artırılabilir. Bu tür ihlaller, dijital ortamda gerçekleştiğinde de aynı yaptırımlarla karşılanır. Eğer ihlal sonucu kişisel itibar zedelenir veya mağdurun yaşamı olumsuz etkilenirse, ceza daha da ağırlaştırılabilir.
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunda Ağırlaştırıcı Sebepler Nelerdir? – Cezayı Artıran Nitelikli Haller
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunda bazı ağırlaştırıcı sebepler, failin alacağı cezayı artırır. Nitelikli haller şunları içerir:
Gizli kayıt yaparak işlenmesi: Mağdurun bilgisi olmadan yapılan ses veya görüntü kaydı, cezayı ağırlaştıran bir unsur olarak kabul edilir.
İfşa edilmesi: Elde edilen özel bilgi veya kayıtların üçüncü kişilerle paylaşılması, suçu daha da ağırlaştırır.
Suçun dijital ortamda işlenmesi: Özellikle sosyal medya veya internet üzerinden yapılan gizlilik ihlalleri daha yüksek cezalarla sonuçlanabilir.
Bu ağırlaştırıcı sebeplerin varlığı, failin daha yüksek hapis cezaları ile karşı karşıya kalmasına neden olur.
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal ile Kişisel Verilerin Korunması Arasındaki Farklar – Hukuki Ayrımlar ve Yaptırımlar
Özel hayatın gizliliğini ihlal ve kişisel verilerin korunması hukuki açıdan farklı suç tipleridir. Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, mağdurun kişisel yaşamına doğrudan müdahale anlamına gelirken, kişisel verilerin korunması suçu, mağdurun kimlik bilgileri, adresi gibi kişisel verilerin izinsiz olarak işlenmesi veya yayılmasıyla ilgilidir. Her iki suç da kişisel mahremiyeti korumak amacı taşır, ancak özel hayatın gizliliğini ihlal suçu daha çok kişinin mahrem alanına yönelik izinsiz müdahaleleri kapsar.
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunda Mağdurun Rızası – Rızanın Ceza Üzerindeki Etkisi
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunda mağdurun rızası, suçun oluşup oluşmadığını belirlemede önemli bir faktördür. Eğer mağdur, özel bilgilerin kaydedilmesi veya paylaşılmasına rıza göstermişse, suçun oluşması engellenir. Ancak bu rıza, mağdurun baskı veya tehdit altında alınmışsa, geçerli sayılmaz. Türk Ceza Kanunu’na göre, mağdurun özgür iradesiyle verilen rıza failin cezai sorumluluğunu ortadan kaldırabilir, ancak rıza olmadığı durumlarda suç kesinlikle oluşur.
Sosyal Medya ve Dijital Platformlarda Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu – Online Ortamda Gizlilik İhlali ve Hukuki Sonuçlar
Sosyal medya ve dijital platformlar üzerinden yapılan gizlilik ihlalleri, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilir. Özellikle sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar, kişisel görüntü veya bilgilerin izinsiz ifşası, Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesi gereğince cezalandırılır. Dijital ortamda işlenen bu suçlar, mağdurun kişisel itibarını zedeleyebilir ve geniş kitlelere yayılma riski taşıdığı için daha ağır cezalarla karşılanabilir. Sosyal medya hesapları, e-postalar ve dijital deliller bu suçların ispatında kritik rol oynar.
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunda Delil ve İspat Yöntemleri – Ceza Davalarında Delil Toplama Süreci
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunda delil toplama süreci, suçun ispatlanmasında büyük önem taşır. Delil olarak, gizlice elde edilen görüntü veya ses kayıtları, sosyal medya paylaşımları, mağdurun beyanları ve dijital deliller kullanılabilir. Bu tür suçlarda özellikle dijital ortamlarda elde edilen deliller, mahkemelerde en güçlü delil olarak kabul edilir. Kamera kayıtları, mesajlaşmalar, e-posta yazışmaları gibi deliller, failin suçunu kanıtlamak için yeterli olabilir.
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu ile İlgili Yargıtay Kararları
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2016/4795E. 2017/4840K. 07.06.2017 “Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılanın sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
İki veya daha fazla kişinin, başkalarının bilmeyeceği ve sınırlı bir dinleyici çevresi dışına çıkmayacağı yönünde haklı bir inanç ve iradeyle hareket ederek, herhangi bir aracı vasıta olarak kullanmadan, yüz yüze gerçekleştirdikleri, ancak özel bir çaba gösterilerek duyulabilecek, aleni olmayan, söze dayalı, sesli düşünce açıklamalarının, konuşmanın tarafı olmayan kişi veya kişilerce, ilgilisinin rızası olmaksızın, elverişli bir aletle (sesli bir açıklamayı kuvvetlendirerek veya naklederek onu ses alanının dışına çıkartıp doğrudan doğruya algılanabilir hale getirmeye yarayan her türlü düzenekle) dinlenmesi veya akustik olarak tekrar dinlenebilmesi imkanını sağlayan bir aletle kaydedilmesinin TCK'nın 133/1. maddesinde; en az üç veya daha fazla kişinin, yüz yüze gerçekleştirdikleri, aleni olmayan, söze dayalı düşünce aktarımlarının, söyleşinin tarafı olan kişi veya kişilerce, ilgililerinin rızası olmaksızın, bir aletle kaydedilmesinin aynı Kanunun 133/2. maddesinde kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması başlığı altında suç olarak tanımlandığı, söyleşiden farklı olarak, iki kişi arasında da gerçekleşebilecek olan konuşmada, konuşan tarafların, aralarında geçen sözleri kaydetmesi, TCK'nın 133/1. maddesi kapsamında suç olarak tanımlanmamış olup, koşulları bulunduğu takdirde eylemin aynı Kanunun 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturabileceği; elverişli bir aletle dinlenilen veya kaydedilen konuşma veya söyleşiden elde edilen bilgiler sayesinde kendi veya üçüncü kişi lehine, maddi ya da manevi yarar, yani; fayda veya avantaj sağlanması; bu bilgilerin, menfaat karşılığı olsun ya da olmasın, ilgilisi dışındaki kişi veya kişilere verilmesi ya da diğer kişilerin dolaylı olarak bilgi edinmelerinin temin edilmesinin TCK'nın 133/3. maddesinde ayrıca suç olarak tanımlandığı, hükümden önce 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 80. maddesi ile TCK'nın 133/3. maddesinde yapılan değişiklikle kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verilerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi eyleminin suç olarak düzenlendiği,
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; sanığın, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık ...’i azmettirip katılan ile yüzyüze yapmış olduğu konuşmayı kaydettirip, katılanın açmış olduğu İş Mahkemesindeki davaya delil olarak sunduğu iddia edilen olayda, iki kişinin yüzyüze yapmış olduğu konuşmaların kaydedilmesinin kanunda suç olarak tanımlanmadığı, şartları oluştuğu takdirde TCK 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebileceği, ancak konuşma içeriklerinin incelenmesinde konuşmaların katılanın özel yaşam alanına dahil ve onun özel hayatının gizliliğini ihlal edecek bir husus konuşulmadığından, sanığın söz konusu konuşma içeriklerini devam eden İş Mahkemesindeki davaya delil olarak sunmasında hukuka aykırı hareket etme bilinciyle de hareket etmemesi nedeniyle, sanığın eyleminde, TCK'nın 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının da gerçekleşmediği gözetilmeden sanığın CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine karar verilmesi gerekirken aynı kanunun 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA”
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/7544E. 2014/20952K. 27.10.2014 “Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dosya içeriği, sanık savunmaları, katılanın tutarlı anlatımları ve bilirkişi raporlarına göre; sanık ile katılanın yaklaşık üç aydır cinsel birliktelik yaşadıkları, olay günü, sanığın, evindeki odaya gizli bir cep telefonu yerleştirerek rıza olmaksızın katılanla cinsel ilişki anına ilişkin video görüntülerini kaydettiği, atılı suçun bu şekilde sübut bulduğu anlaşılmakla, sanığın mahkumiyetine dair kabulde isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın eksik araştırmaya, sübuta ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Hükmün gerekçesinde özel hayatın gizliliğinin görüntü ve seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edildiğinin belirtilmesine karşın, hüküm fıkrasında, eylemin internette yayın yapmak suretiyle gerçekleştirildiğinden bahisle temel cezada TCK'nın 134/2-son cümle uyarınca arttırım yapılarak gerekçe ile hükmün karıştırılması,
Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle 5320 sayılı kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA”
Comments