top of page

Boşanma ve Ayrılık Davalarında Çocuğun Temsili: Hukuki Esaslar ve Detaylı İnceleme

yargıç tokmağı, anne ve kız maketi

Boşanma ve ayrılık davaları, yalnızca ebeveynler arasındaki ilişkiyi sona erdiren bir hukuki süreç değil, aynı zamanda çocukların yaşamlarını ve gelecekteki haklarını doğrudan etkileyen kararlardır. Bu tür davalarda çocuğun yüksek yararının korunması, yargılama sürecinin en önemli unsurlarından biridir. Çocuğun temsili ve bu süreçlere katılımı, onun haklarının korunmasını sağlamak amacıyla hukuki çerçeveye dahil edilmiştir. Türk Medeni Kanunu (TMK) ve uluslararası sözleşmeler, çocuğun temsiline yönelik düzenlemeleri detaylandırarak uygulamaya ışık tutar.

Çocuğun Temsili: Hukuki Anlamı ve Önemi

Çocuğun temsili, onun yüksek yararını ve temel haklarını korumak için geliştirilmiş bir hukuki mekanizmadır. Çocukların dava ehliyetleri bulunmadığından, onların haklarını savunma görevi genellikle ebeveynlere veya yasal temsilcilere verilir. Ancak ebeveynler arasında çıkar çatışması olduğunda, çocuğun haklarının tehlikeye düşmesi söz konusu olabilir. Bu durumlarda bağımsız bir temsilcinin atanması, çocuğun haklarının güvence altına alınmasını sağlar.

Çocuğun Yüksek Yararı İlkesinin Uygulamadaki Yeri

Türk Medeni Kanunu, çocuğun yüksek yararını yargılama süreçlerinde temel prensip olarak belirlemiştir. Çocuğun menfaatleri, tüm kararlarda öncelikli olarak değerlendirilir. Velayet, nafaka ve kişisel ilişki tesis edilmesi gibi konularda mahkeme, bu ilkeyi dikkate alarak karar verir.

Türk Medeni Kanunu ve Çocuğun Temsiline İlişkin Düzenlemeler

Türk Medeni Kanunu, çocuğun velayeti, kişisel ilişki kurulması ve nafaka gibi konularda kapsamlı düzenlemeler içerir. Bu düzenlemeler, çocuğun haklarının ve yüksek yararının korunmasını amaçlar.

1. Çocuğun Katılım Hakkı

Türk Medeni Kanunu’na göre, ayırt etme gücüne sahip çocuklar, kendilerini ilgilendiren yasal süreçlerde görüşlerini ifade edebilir. Çocuğun katılım hakkı, onun hukuki süreçlerin öznesi olarak kabul edilmesini sağlar. Ancak küçük yaştaki çocuklar veya ayırt etme gücüne sahip olmayan bireyler için bu hak, temsilciler aracılığıyla kullanılabilir.

2. Velayet ve Kişisel İlişki Tesisi

Velayet, çocuğun bakım, eğitim, sağlık ve diğer temel ihtiyaçlarını karşılamak için ebeveynlere verilen bir yetkidir. Boşanma veya ayrılık davalarında, velayetin hangi tarafa verileceği kararı çocuğun yüksek yararını temel alır. Mahkeme, çocuğun her iki ebeveyniyle de kişisel ilişki kurmasını sağlayacak şekilde düzenlemeler yapar.

3. Nafaka ve Ekonomik Hakların Korunması

Çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanması için ödenecek nafaka miktarı, tarafların ekonomik durumlarına ve çocuğun gereksinimlerine göre belirlenir. Bu süreçte, çocuğun ihtiyaçlarının eksiksiz şekilde karşılanması temel amaçtır.

Bağımsız Temsilci Atanmasının Hukuki Gerekliliği

Ebeveynler arasında çıkar çatışması olduğunda, çocuğun menfaatlerinin korunması için bağımsız bir temsilci atanması gerekebilir. Bağımsız temsilci, çocuğun haklarını tarafsız bir şekilde savunur ve davanın sonucunda oluşabilecek hak kayıplarını önler.

Bağımsız Temsilci Hangi Durumlarda Atanır?

  • Ebeveynler arasında velayet konusunda anlaşmazlık bulunuyorsa,

  • Nafaka miktarı çocuğun ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalıyorsa,

  • Çocuğun geleceğini etkileyen önemli kararların alınması gerekiyorsa, bağımsız temsilci atanabilir.

Uluslararası Hukukta Çocuğun Hakları ve Katılım Hakkı

Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, çocuğun haklarının korunması konusunda önemli hükümler içermektedir. Özellikle Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (UNCRC), çocuğun kendisini ilgilendiren süreçlere etkin şekilde katılmasını garanti altına alır.

UNCRC’nin 12. Maddesi

UNCRC’nin 12. maddesi, çocuğun kendi görüşlerini serbestçe ifade edebilme hakkını tanır ve bu görüşlerin dikkate alınmasını zorunlu kılar. Bu madde, çocuğun yalnızca bir nesne değil, aynı zamanda hukuki süreçlerin öznesi olarak kabul edilmesini sağlar.

Çocuk Dostu Adalet Yaklaşımı

Çocuk dostu adalet sistemi, çocuğun yargı süreçlerine etkin şekilde katılımını ve haklarının korunmasını esas alır. Bu yaklaşım, çocuğun yüksek yararını gözeten kararların alınmasını kolaylaştırır.

Yargıtay Kararları: Çocuğun Menfaatlerinin Korunması

Türk Yargıtay’ı, boşanma ve ayrılık davalarında çocuğun haklarının korunmasına yönelik önemli içtihatlar geliştirmiştir. Bu kararlar, bağımsız temsilci atanmasının gerekliliğini ve çocuğun menfaatlerinin öncelikli olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgular.

Yargıtay’ın Belirlediği İlkeler

  • Mahkeme kararları çocuğun yüksek yararını gözetmelidir.

  • Taraflar arasında çıkar çatışması bulunduğunda bağımsız temsilci atanmalıdır.

  • Çocuğun hakları, dava sonucunu doğrudan etkileyen unsurlar arasında yer almalıdır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/1072E. 2019/185K. 21.02.2019 “Çocuğun kendisi ile ilgili her konuda bilgilendirilmesi ve görüşünün alınması Türk Medeni Kanunu çerçevesinde açık olarak düzenlenmemiş ise de Anayasanın 90. maddesi dikkate alındığında uluslararası sözleşme hükümlerinin öncelikle uygulanması gerektiğinden açık hüküm olmasa dahi iç hukukumuzda da çocuğun görüşünün alınması ilkesi benimsenmiştir.Bu noktada uyuşmazlığın çözümü için açıklığa kavuşturulması gereken husus, velâyete ilişkin davalarda çocuğun görüşüne başvurulması esası kabul edilmekle birlikte çocuğun görüşünün mutlaka mahkeme huzurunda alınmasının gerekip gerekmediğidir.Yukarıya alıntı yapılan sözleşme hükümlerine göre çocuğun "doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla", çocuk için elverişli durumlarda ve onun idrakine uygun bir usulde dinlenilmesi öngörülmüştür. Diğer bir anlatımla, özel bir engel bulunmadıkça, ayırt etme gücüne sahip çocuk, hâkim tarafından duruşmaya çağırılarak bizzat dinlenebileceği gibi bizzat mahkemeye getirtilmeden diğer şahıs ve kurumlar vasıtasıyla da çocuğun fikrinin alınması sağlanabilir. Madde metninde bahsi geçen "diğer şahıs ve kurumlar", psikolog, pedagog, doktor, çocuğu temsil görevini icra edebilecek bir avukat ile sosyal çalışmacı olabilir (Özdemir, S.O: Boşanma davalarında Çocuklara İlişkin Kararlar Bakımından Çocuğun Dinlenme Hakkı, Prof Dr. Hüseyin Hatemi'ye Armağan, C.II, s.1230-1235).Burada dikkat edilmesi gereken "çocuğun menfaati" olduğuna göre, sözleşmeye taraf devletlere düşen yükümlülük, çocuğun saygı gördüğü, güvende olduğunu hissettiği, duyarlılıktan uzak olmayan, çocuğun özgürce konuşabileceği bir ortamı sağlamaktır (Grassinger, s. 838) Dolayısiyle Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi kapsamında çocuğun ifadesinin mahkeme huzurunda alınmasının bir gereklilik olduğunu söylemek mümkün değildir. Önemli olan, ayırt etme gücüne sahip olan çocuğun kendi yararı için nasıl bir karar verebileceği hususunda uygun ortam ve koşullarda görüşünü ifade etmesine imkân tanınmasıdır.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; velâyetinin değiştirilmesi talep edilen küçük 26.01.2006 doğumlu olup davanın tüm aşamalarında idrak çağındadır. Dosyada yer alan 17.06.2015 tarihli psikolojik değerlendirme raporunda belirtildiği üzere küçük ile öncelikle belirlenen gün ve saatte adliyede, daha sonra küçüğün okulunda, son olarak da küçüğün yaşadığı yerde pedagog huzurunda bireysel görüşmeler yapılmıştır. Küçük Efe, tüm görüşmelerde her iki ebeveyni hakkında kötü bir atıfta bulunmadığı gibi velâyetinin kime verileceği noktasında da açık bir tercihte bulunmamıştır. Bu hâliyle çocuğun görüşüne başvurulması ilkesinin gereği yerine getirilmiştir. Çocuğun pedagog tarafından alınan beyanının yeterli olmadığını, bu nedenle mahkeme huzurunda görüşüne başvurulması gerektiğini söylemek, olay hakkında tekrar tekrar konuşmaya zorlamak, onu psikolojik olarak baskı altına almak anlamına gelecektir ki, bu durumun çocuğun üstün yararı ile bağdaşmayacağı açıktır.Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ile Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi hükümleri dikkate alındığında çocuğun görüşüne başvurulmasının zorunlu olduğu, dosyada pedagog tarafından düzenlenen raporun sonuç kısmında "Efe'nin kendi arzu ve isteklerini belirleyebilecek, bunları ifade olabilecek olgunlukta olduğu, bu nedenle velâyet hususunda çocuğun beyanlarının dikkate alınmasının çocuğun menfaatine" olacağının belirtildiği, kaldı ki, uluslararası sözleşmeler gereğince çocuğun bilgilendirilmediği ve çocuğun net bir beyanının dosyaya yansımadığı, bu hâliyle uzman raporunun yeterli sayılamayacağı, Özel Daire bozma kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşler Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.Hâl böyle olunca; yerel mahkemece idrak çağında olan küçüğün velâyet konusundaki görüşü bu alanda eğitim görmüş uzman pedagoglar tarafından alındığından aynı hususta mahkemece yeniden görüşünün alınmasına gerek bulunmadığına ilişkin olarak verilen direnme kararı yerindedir.”

Sonuç ve Değerlendirme

Boşanma ve ayrılık davalarında çocuğun temsili, onun haklarının korunması ve yüksek yararının gözetilmesi açısından temel bir unsurdur. Türk Medeni Kanunu ve uluslararası düzenlemeler, çocuğun bu süreçlerde etkin şekilde temsil edilmesini sağlamak amacıyla detaylı düzenlemeler içerir.

Bağımsız temsilci atanması, çocuğun haklarının ebeveynler arasındaki çıkar çatışmalarından etkilenmemesini sağlar. Çocuğun katılım hakkının etkin şekilde uygulanması, adaletin sağlanması ve tarafsız bir sonuca ulaşılması açısından büyük önem taşır. Ebeveynler ve hukuk sisteminin çocuğun menfaatlerini ön planda tutarak hareket etmesi, adil ve sürdürülebilir çözümler sunmanın anahtarıdır.


Bình luận


İLETİŞİM

Adres:Adalet Mah. Manas Bulvarı No:39 Folkart Towers B Kule Kat:34 İç Kapı No:3408

Bayraklı/İzmir

Tel: 0 232 400 21 26

Mobil:0 554 501 64 73

E-Posta: av.alaattinferhan@gmail.com

Çalışma Saatlerimiz:

Pazartesi-Cuma 09.00-18.00

Mesajınız için teşekkür ederiz.

Bizi Takip Edin!
  • Facebook
  • Instagram Sosyal Simge
  • LinkedIn Sosyal Simge
© Tüm Hakları Saklıdır.
bottom of page