Boşanma Durumunda Birlikte Velayet: Hukuki Çerçeve ve Yargı Uygulamaları
- Alaattin Ferhan
- 5 Ara 2024
- 6 dakikada okunur

Boşanma davaları, yalnızca tarafların evlilik birliğini sona erdirmesi değil, aynı zamanda çocukların gelecekteki yaşamlarının şekillendirilmesi açısından da kritik öneme sahiptir. Bu süreçte velayet, mahkemelerin en hassas şekilde ele aldığı konular arasında yer alır. Birlikte velayet, son yıllarda Türk hukukunda da tartışılan ve uygulama alanı bulan bir kavramdır. Çocukların her iki ebeveyn tarafından ortak şekilde temsil edilmesini sağlayan bu sistem, çocuğun üstün yararını gözeten bir yaklaşımı temsil eder. Bu yazıda, birlikte velayet kavramı, Türk hukukundaki gelişimi, şartları ve avantajları ele alınacak ve Yargıtay kararları ışığında değerlendirilecektir.
Birlikte Velayet Nedir ve Nasıl Uygulanır?
Birlikte velayet, boşanmış ya da ayrı yaşayan ebeveynlerin, çocukları üzerinde eşit haklara sahip olduğu bir düzenlemedir. Bu sistemde, çocuğun eğitim, sağlık, barınma gibi temel ihtiyaçlarıyla ilgili önemli kararlar anne ve baba tarafından birlikte alınır. Amaç, çocuğun her iki ebeveyniyle de düzenli ve sağlıklı bir ilişki kurmasını sağlamaktır.
Birlikte velayet, Türk Medeni Kanunu’nda açıkça düzenlenmemiş olmasına rağmen, Yargıtay içtihatları ve uluslararası hukuk normları doğrultusunda uygulanabilir hale gelmiştir. Ancak bu sistem, her boşanma davasında değil, yalnızca ebeveynlerin iş birliği yapabileceği durumlarda uygun görülür.
Türk Hukukunda Birlikte Velayetin Gelişimi
Türk hukukunda geçmişte birlikte velayet uygulamasına yer verilmemekteydi. Ancak uluslararası hukuk normlarına uyum sağlama çabaları ve toplumdaki değişen ihtiyaçlar, bu düzenlemenin gündeme gelmesini sağlamıştır. Özellikle 2017 yılında verilen Yargıtay kararları, birlikte velayet uygulamasının önünü açmıştır.
Yargıtay Kararları ve Hukuki Dayanaklar
2017 tarihli Yargıtay kararında, birlikte velayetin çocuğun üstün yararına uygun olması şartıyla uygulanabileceği belirtilmiştir. Bu karar, ebeveynler arasında anlaşma sağlandığı durumlarda birlikte velayetin tercih edilebileceğini vurgulamaktadır. Ayrıca Yargıtay, velayet düzenlemelerinin kamu düzenine ilişkin olduğunu ve mahkemelerin re’sen inceleme yapması gerektiğini belirtmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/18674E. 2017/13800K. 04.12.2017 “Somut olayda çözülmesi gereken uyuşmazlık, "ortak velayet" düzenlenmesinin Türk kamu düzenine açıkça aykırı olup olmadığının belirlenmesine yöneliktir.
Bu bağlamda öncelikle iç hukukumuzdaki yasal düzenlemelere bakmak gerekir. İç hukukumuzda konumuzla ilgili yasal düzenlemeler aşağıdaki gibidir.
Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.
Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır(TMK m. 182/1-2).Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana ve babadan alınamaz.Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velayeti altında kalırlar(TMK m. 335).
Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar.
Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velayeti eşlerden birine verebilir.Velayet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir"(TMK m.336).Ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir.
Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velâyet kendisinden alınmışsa hâkim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velâyeti babaya verir(TMK m.337).
Türkiye Cumhuriyeti adına 14 Mart 1985 tarihinde imzalanan "11 Nolu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeye Ek 7 Nolu Protokol", 6684 sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunarak, 25.03.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe girmiş ve iç hukukumuz halini almıştır. Ek 7 Nolu Protokol'ün 5. maddesine göre, "Eşler, evlilik bakımından, evlilik süresince ve evliliğin bitmesi halinde, kendi aralarındaki ve çocuklarıyla olan ilişkilerinde, özel hukuk niteliği taşıyan hak ve sorumluluklar açısından eşittir. Bu madde, devletlerin çocuklar yararına gereken tedbirleri almalarına engel değildir".Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin Milletlerarası Andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda Milletlerarası Andlaşma hükümleri esas alınır. (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası m.90/son).İç hukukla ilgili yasal düzenlemeye baktıktan sonra "kamu düzeni" (ordre puplic) kavramı üzerinde durmak uyuşmazlığın çözümü için yararlı olacaktır.Kamu düzeninin bütün özelliklerini ifade edecek tam bir tarifini yapmak kolay değildir. Genel bir tanımla; "Kamu düzeni kuralları, bir memlekettte kamu hizmetlerinin iyi yapılmasını, devletin emniyet ve asayişini ve fertler arasındaki münasebetlerde huzur ve ahlak kaidelerine uygunluğu temine yarayan müessese ve kaidelerin tümüdür". Bu genel çerçeve içerisinde kamu düzeni kuralları bir toplumun temel yapısı ve temel çıkarlarını koruyan kurallar olarak açıklanabilir, (Prof, Dr.Aysel Çelikel-Prof.Dr. B. Bahadır Erdem, Milletlerarası Özel Hukuk ll.bası-sayfa:149 ). Genel olarak; hukuk sisteminin toplumsal kalkınmayı hedefleyen ve kişisel hak ve özgürlükleri koruyan temel prensipleri, anayasanın temel ilkeleri ve toplumda cari olan örf-âdet ve ahlak telakkileri, kamu düzenini temsil eden değerler olarak ifade edilebilir ve bu değerlerle açık bir şekilde uyuşmayan yabancı hukukun veya yabancı hukuk hükmünün kamu düzenine aykırı sayılarak uygulanmayacağı söylenebilir. Yabancı hukukun veya yabancı hukuk hükmünün somut olayda tatbiki ile ortaya çıkaracağı sonuç, yukarıda belirtilen temel ilke ve değerler karşısında da tahammül edilmez bir durum yaratmakta ise, yabancı hukukun kamu düzenini açıkça ihlal ettiğinden bahisle yabancı hukuk uygulanmaz. Burada, yabancı hukukun tatbikini engelleyen kamu düzeninin "menfî etkisi'nden bahsedilir. Kamu düzeni kavramı geniş, muğlâk, izafî ve değişkendir (Prof. Dr. Cemal Şanlı-Doç.Dr.Emre Esen- Yrd. Doç. İnci Ataman-Figanmeşe, Milletlerarası Özel Hukuk-4.Bası-sayfa: 72-73-78).
Türk hukukunda kamu düzeni (ordre puplic, amme intizamı) yabancı hukukun tatbikini önleyen istisnaî bir göreve sahiptir. Kanunlar ihtilâfı kaidelerimizce yetkilendirilen yabancı hukuk ülkenin kamu düzenine "açıkça" aykırılık teşkil etmemesi şartıyla tatbik olunma imkânına sahiptîr(MÖHUK m.5). Şu halde, kamu düzeni bizim için kanunlar ihtilâfı hukukuna ait tek taraflı bir "bağlanma kaidesi" değildir. Aksine kanunlar ihtilâfı kaidemizin gösterdiği yabancı hukuk nizamının tatbiki prensibinin bir istisnasıdır (Prof.F.rgin Nomer-Prof.Cemal Şanlı, Devletler Hususî Hukuk, 18.bası-sayfa;159)."...Esasa uygulanan hukukun Türk Hukukunda farklı olması ya da Türk Hukukunun emredici kurallarına aykırı olması gibi nedenlerle yabancı kararın tenfizi reddedilemez. Burada esas alınması gereken kıstas, yabancı ilamın Türk Hukukunda bir veya birden çok kanun hükümlerine aykırı bulunmasından çok, Türk Hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ikili anlaşmalara, gelişmiş toplumların ortak benimsedikleri ahlak ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine bakmak olmalıdır” (10.02.2012 tarih ve 2010/1 E, 2012/1 K.saylı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).Yukarıda değinilen iç hukukumuz ve kamu düzeni kavramı ile ilgili açıklamalara göre somut olay değerlendirildiğinde "ortak velayet" düzenlenmesinin, Türk kamu düzenine "açıkça" aykırı olduğunu ya da Türk toplumunun temel yapısı ve temel çıkarlarını ihlal ettiğini söylemek mümkün değildir.O halde yabancı mahkeme ilamının tanınmasına ilişkin diğer koşulların da (5718 s. MÖHUK m.58) oluştuğu ve tarafların ortak velayet konusunda çekişmelerinin bulunmadığı anlaşılmakla, mahkemece yabancı mahkeme kararının velayete ilişkin kısmının da tanınmasına karar verilecek yerde, isteğin Türk Kamu düzenine aykırı olduğu belirtilmek suretiyle, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.”
Birlikte Velayetin Şartları
Birlikte velayet kararı verilebilmesi için mahkemelerin belirli şartların varlığını değerlendirmesi gerekir. Bu şartlar şu şekilde özetlenebilir:
Ebeveynler Arasında İş Birliği: Mahkeme, anne ve babanın çocukla ilgili konularda uyumlu bir şekilde iş birliği yapabileceklerine kanaat getirmelidir.
Çocuğun Üstün Yararı: Birlikte velayet düzenlemesinin, çocuğun duygusal, psikolojik ve fiziksel gelişimine olumsuz bir etkisinin olmaması gerekir.
İletişim Yeteneği: Anne ve baba arasında etkili iletişim bulunmalı, bu iletişim çocuğun refahını olumsuz etkilememelidir.
Bu şartlar sağlanamadığı takdirde, mahkeme genellikle tek taraflı velayet kararı verir.
Birlikte Velayetin Çocuğun Üstün Yararı Üzerindeki Etkileri
Çocuğun üstün yararı, velayet kararlarının en temel dayanağını oluşturur. Araştırmalar, her iki ebeveynle düzenli ve dengeli bir ilişki kurmanın çocukların duygusal ve psikolojik gelişimine olumlu katkılar sağladığını göstermektedir. Birlikte velayet sayesinde çocuk:
Hem annesi hem de babasıyla yakın ilişkide bulunabilir,
Aile bağlarını sürdürebilir,
Daha dengeli bir gelişim ortamına sahip olabilir.
Birlikte Velayetin Avantajları
Birlikte velayet, hem çocuklar hem de ebeveynler için önemli avantajlar sunar:
Psikolojik Fayda: Çocuk, her iki ebeveynin de yaşamında aktif bir rol oynaması sayesinde kendisini daha güvende hisseder.
Eşit Sorumluluk: Anne ve baba, çocukla ilgili kararları birlikte alarak sorumluluklarını paylaşır.
İş Birliğini Teşvik: Birlikte velayet, ebeveynlerin iletişim ve iş birliği içinde hareket etmelerini sağlar.
Ancak bu sistem, ebeveynler arasında ciddi anlaşmazlıkların bulunduğu durumlarda çocuğun yararına olmayabilir.
Avrupa Hukuk Sistemlerinde Birlikte Velayet
Avrupa ülkelerinde birlikte velayet uzun yıllardır uygulanmaktadır. Örneğin Almanya, Fransa ve İtalya gibi ülkelerde bu sistem, çocuğun üstün yararını gözeten bir düzenleme olarak kabul edilmektedir. Türk hukukunda birlikte velayet uygulamaları bu ülkelerdeki örneklerle uyumlu bir şekilde gelişmektedir.
Birlikte Velayet ile Tek Velayet Arasındaki Farklar
Birlikte velayet ile tek velayet arasındaki temel fark, karar alma süreçlerinde anne ve babanın sorumluluk paylaşımıdır. Tek velayet durumunda çocukla ilgili kararları sadece bir ebeveyn alırken, birlikte velayet durumunda bu sorumluluk her iki ebeveyn tarafından paylaşılır.
Birlikte Velayetin Özellikleri
Çocuğun temel ihtiyaçlarına yönelik kararlar birlikte alınır.
Çocuğun hem anne hem de baba ile düzenli ilişkisi devam eder.
Sonuç ve Değerlendirme
Birlikte velayet, Türk hukukunda henüz yeni gelişen ancak önemli avantajlar sunan bir uygulamadır. Yargıtay kararları ve uluslararası hukuk normları doğrultusunda şekillenen bu sistem, çocukların üstün yararını gözetirken ebeveynler arasındaki iş birliğini de teşvik etmektedir. Ancak bu düzenlemenin her boşanma davasına uygulanabilir olmadığını unutmamak gerekir.
Ebeveynlerin uyumlu bir şekilde hareket edebildiği durumlarda birlikte velayet, çocukların sağlıklı gelişimi açısından en uygun seçeneklerden biri olabilir. Mahkemelerin bu konuda vereceği kararlar, çocuğun üstün yararını gözeten, dikkatli bir değerlendirme sürecine dayanmalıdır. Boşanma süreçlerinde tarafların hukuki destek alması, hem çocukların hem de ebeveynlerin haklarının korunması açısından büyük önem taşır.
Comments