Aile Konutu Niteliğindeki Kiralananın İlamsız İcra Yoluyla Tahliyesi ve Hukuki Süreçler
- Alaattin Ferhan
- 5 Ara 2024
- 3 dakikada okunur

Aile konutu, Türk hukukunda özel bir koruma altında bulunan, eşlerin ortak yaşamlarını sürdürdükleri taşınmazları ifade eder. Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi, aile konutunun korunmasını sağlamak amacıyla bu taşınmaz üzerinde yapılacak işlemleri sınırlandırmıştır. Özellikle, aile konutunun tahliye edilmesi sırasında diğer eşin rızası olmadan gerçekleştirilen işlemler geçersiz sayılabilir. İlamsız icra yoluyla tahliye ise kira sözleşmesinin sona ermesi veya kiracının tahliye taahhüdü vermesi durumunda, alacaklının mahkemeye başvurmadan tahliye işlemini başlatmasına olanak tanır. Ancak aile konutunun tahliyesi sürecinde bu prosedür, hukuki sorunlara yol açabilir. Bu yazıda, aile konutunun hukuki statüsü, ilamsız icra yoluyla tahliye süreçleri ve uygulama sorunları detaylı bir şekilde ele alınacaktır.
Aile Konutu Kavramı ve Hukuki Dayanaklar
Aile konutu, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 194. maddesi ile güvence altına alınmıştır. İlgili madde, aile konutu üzerinde yapılacak işlemleri şu şekilde düzenler:
Madde 194:"Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. …
Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur."
Bu düzenleme, aile konutunun korunmasını sağlamak ve diğer eşin haklarını güvence altına almak için getirilmiştir. Aile konutu üzerinde yapılacak her türlü işlemde, her iki eşin ortak menfaatlerini koruma amacı güdülür. Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesi gereğince, aile konutu olan taşınmaz üzerinde hak sahibi olan eşin tasarrufu, diğer eşin açık rızasına bağlıdır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin “Açık rızası bulunmadıkça” aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rıza alınmadan yapılan işlem kesin hükümsüzdür. Kesin hükümsüzlük rızası alınmayan eş tarafından her zaman ileri sürülebilir, hakim tarafından resen dikkate alınması gerekir.
Türk Borçlar Kanunu’nda Aile Konutunun Korunması
Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 349. maddesi, aile konutunun tahliyesine ilişkin ek korumalar sağlar. Bu madde, kiracı eşin diğer eşin açık rızası olmadan kira sözleşmesini feshetmesini veya tahliye taahhüdü vermesini geçersiz kılar.
Madde 349:"Aile konutu olarak kullanılmak üzere kiralanan taşınmazlarda kiracı, eşinin açık rızası olmadıkça kira sözleşmesini feshedemez.”
Bu düzenleme, aile konutu şerhi bulunan taşınmazların, eşlerin rızası alınmadan hukuki işlem görmesini engellemektedir.
Aile Konutunun İlamsız İcra Yoluyla Tahliyesi Sürecinde Ortaya Çıkan Hukuki Sorunlar
1. Tahliye Taahhüdünün Geçerliliği
Tahliye taahhüdü, kiracının belirli bir tarihte taşınmazı tahliye edeceğini yazılı olarak beyan ettiği bir belgedir. Ancak, TMK’nın 194. maddesi gereği, aile konutu niteliğindeki bir taşınmaz üzerinde tek başına verilen tahliye taahhüdü geçersizdir.
Bu bağlamda, kiraya veren, tahliye işlemi sırasında diğer eşin rızası alınmamışsa tahliye talebini gerçekleştiremeyebilir. İcra müdürlüğüne yapılan şikâyetler, bu tür tahliye işlemlerini durdurabilir.
2. Aile Konutunun Tespiti ve Şikâyet Yolları
Aile konutunun tahliyesi sırasında diğer eş, aile konutu şerhi bulunmayan bir taşınmaz için şikâyet yoluna başvurabilir. Sulh hukuk mahkemesine yapılacak başvuru ile taşınmazın aile konutu olduğunun tespiti talep edilebilir. Eğer taşınmazın aile konutu olduğu belirlenirse, diğer eşin onayı olmadan yapılan tüm işlemler geçersiz hale gelir.
3. Uygulama Sorunları
İlamsız icra yoluyla tahliye sürecinde aile konutu statüsünün göz ardı edilmesi, eşlerin hak kayıplarına yol açabilir. Özellikle aile konutu şerhi bulunmayan taşınmazlarda, diğer eşin itirazları dikkate alınmadığında hukuki uyuşmazlıklar yaşanabilir.
Tahliye Sürecinde Hukuki İşlemler ve Yargı Süreci
1. Şikâyet ve İtiraz Süreci
Diğer eş, icra müdürlüğüne şikâyet yoluyla başvurarak tahliye sürecini durdurabilir. Bu durumda kiraya veren, icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını talep etmek zorundadır. Ancak mahkeme, taşınmazın aile konutu olduğunu belirlerse tahliye işlemini geçersiz sayabilir.
2. Sulh Hukuk Mahkemesinde Tahliye Davası
İlamsız icra yoluyla tahliye mümkün olmadığında, kiraya veren sulh hukuk mahkemesinde tahliye davası açabilir. Mahkeme, tahliye talebini incelerken taşınmazın aile konutu niteliğini ve diğer eşin haklarını dikkate alır. Eğer taşınmazın aile konutu olduğu belirlenirse, tahliye kararı verilmeyebilir.
Sonuç ve Değerlendirme
Aile konutu, Türk Medeni Kanunu tarafından koruma altına alınmış ve eşlerin ortak menfaatlerini güvence altına alan bir hukuki kavramdır. İlamsız icra yoluyla tahliye işlemleri, kira hukukunun etkinliği açısından önemli bir araç olsa da aile konutunun özel statüsü nedeniyle bu süreçte dikkatli olunması gerekmektedir.
Aile konutu statüsünün ihlal edilmesi, eşlerin hak kayıplarına yol açabileceği gibi hukuki uyuşmazlıkların da artmasına neden olabilir. Bu nedenle, aile konutuna yönelik tahliye işlemlerinde eşlerin rızası alınmalı ve hukuki süreçler doğru bir şekilde işletilmelidir. Yargıtay kararları da bu yönde bir rehberlik sağlayarak, aile konutunun korunması konusunda net bir çerçeve çizmektedir.
Hukuki destek almak, bu tür süreçlerde tarafların haklarını korumasını ve hukuki prosedürlerin etkin bir şekilde yürütülmesini sağlayacaktır. Aile konutunun tahliyesine ilişkin işlemlerde, TMK’nın 194. ve TBK’nın 349. maddelerinin öngördüğü düzenlemelere titizlikle uyulmalıdır. Bu şekilde, hem eşlerin hakları korunabilir hem de adaletli bir tahliye süreci sağlanabilir.
Commenti